-
Belki de hiç
Belki de hiç yazmak istemediklerim bunlar! Belli ki yazmaya çekindiklerim şimdiye kadar. Ama neden, ne için diye sormadan, aklımın ucunda sallanmadan bir fikir yağlı urganlarda, çelimsiz belki de çaresiz bir anlatımın zavallı uşağı olmadan. Hiçbir şey anlamadan çırpınmak belki de yalnızlığımda ama bir son sözü kendimde hak bularak konuşmayı istemek benimkisi. Ne söyleyeceğimin ne önemi…
-
1
ruhun ince teli, küçük tatlı elleri.. ve sarı papatya kokusu hatırlamaktır bazen güzel olan şey güzel olan şeyi anımsamak tarifsizligini tekrar kazımak fikrine… zaman dökülür pul pul tenimizden izler bırakır. bir tül perdesi süzülür araya unutulur gibi olur adı hatırlanamaz gibi bazen… zaman süzülür yine bir gün önümüze uzanıp alman için gelir sanki bir rüya…
-
başı sonu sen
bir yalnızlıkta iki kişi… işte böyle kelime oyunlarında hep kaybettim ben, ne demek istediğim anlaşılamadı. ki ben zaten, hiç bir anlamı yalnızlaştıramamıştım daha, velev ki, ne gerek var. düz yazsam, aralıksız, geniş oluyor, alt alta sıralasam, boyu uzun şiir. hiçbir şekle sığdıramıyorum anlamını yokluğunun hiçbiri anlatamıyor beni bana, sen nasıl anlayacaksın! aslında hep uzun bir yazı…
-
peri
gizemli peri, geçmişten kalan, sarsan güzelliğiyle tüm gerçekliği. uçuşkan sihirli bir edebiyat, naif karışkan bir şarkı, parlayan ateş gibi sessiz. yaşayan sanata inat, su gibi biçimsiz. ne hayal, ne gerçek peri, isimsiz.
-
ama
kaçtıkça tutunuyorum sana ey fikir, açtıkça tutuluyorum kapılarında. geceden geçiyorum hiçbir iz bırakmadan ve güneşin kuytusuna sokulurken çoktan yutmuş oluyorum yıldızların şehrini. her şeyi, her yerde arıyorum belki de. anlamsız ve çıkarsız.
-
asıl
itaatkar köpekleri gibiyiz şimdi maddinin. asılsız meçhulleriz belki de, sadece varlığından bahsedilen ama gerçekte hiç olmamış ölü doğurganlar. sanıldığı gibi değil insan oluşumuz… oluşumuz, evrilmişliğin acizliğine gebe fikirlerle kaynıyor. ve neredeyim ve nasıl? kimin ayağının altında ezilmiş asıl…
-
yazu
nasıl olsa anlamsızlaşacak birazdan her şey. uzaya uzaya bakacak bebekleri gözlerin. kor mavi bir yangının gölgesinde, uzayıp gidecek adımlar . sus ve adam olmuş çocukların şarkısını dinle. kısa zaman sonra uzayacağız.
-
kaçak
dudağımda paslı iğnelerle dikilmiş ismin, bir açsam ağzmını, kanarım… her gün suretine dokundugum duvar, kokuna sarıldıgım yastık… ve akla gelmez her şeyde seni ararım. ben fikrimce her gün yanarım, sen bahtınca yasarken. ben aklıma kanarım, sen şaşarken. şiir bilmez çocuktum oysa dün, bugün şiir duysam kaçarım.
-
düne kalan
bir yerde dur dersin zamana, sen burada kal, ben gidiyorum. bazen de zamanla beraber oracıkta sıvışıp kalırsın. bir adım atmak gelmez içinden. başını orta yerinden çatlatır kalakalırsın. yazmak için ayrılık gerek bana, her seferine gerek yok tek bir ayrılık. tek bir acının içinde eriyip gidersin. umursanmaz düşlerin aydınlığı, umudun sesi yankılanmaz hiçbir yerde. parmak uçlarından…
-
kendinden habersiz
sokaktan kadın çığlığı, gökyüzünden helikopter patırtısı, fonda bir türkü egeden, yörü yörü dilber salma saçın sürüsün.. kahverengi kadife perdede spot yanıkları, ölmüş bonzai, iki balık turuncu beyaz. eskimiş bir radyo, çalışmıyor benim gibi. samandan örülmüş kolon, dört çevirmeli düğme gibi dalgalar, elli santim uzunluğunda on santim boyunda bir fm am göstergesi… öyle işte ona bakıyordum…
-
bilmiyorum ki
kum tanelerini çiğneyerek okumanın, yaşamanın, ne demek olduğunu, severken derinden korkunç bir nefretin tüm kalaları kuşattığını hissetmek, ağlarken oh olmuş sana ey adam ey adam suretindeki mahluk demenin, selam verip almanın imkansızlığında yığılıp kalmanın ne demek olduğunu, korkunun saltanatına boyun eğmeden dimdik durabilmenin ve gayri hep öyle yaşamanın… beni delirten kelimelerle koyun koyuna yatmak zorunda…
-
ağır sapık
konuşmak, edebiyatın en saf haliyken. sadece ahengiyle bile insana yeni kapılar açabilecekken, neden susmak en büyük erdemlerden biridir. yoksa biri bizi konuşmamamız için koşullamış mı. gerçi ben öyle pek inanmam koşullanma filan, ben allah’a inanırım. susmak da bir başka ama. gizem, bilinmezlik hep dikkatimizi çeker değil mi. susmak bir su gibi duru ve hür, tam…
-
karışık
yine aynı köşede bekliyorum. sessiz sakin. bana dokunmadıkça kimse, gözlerimi yerden kaldırmıyorum ya da ismim yankılanmadıkça bir soru içinde verilecek hiçbir cevabım yok. umutsuz değilim, sadece kendimi didikliyorum. saçlarımı çekiştirip, huzursuz bacak sendromumla paşa paşa yaşıyorum. malumunuz kitap okuyanı bulmak da hayli zor. okumak iyidir. ama cok okumak da o kadar iyi değil bir başka…
-
bilmiyorum
ey kalıp ıcınde kalıp, bıcım ıcınde bıcım, yoklugunda bır nefesı alırken ruhuna zerk etmıs zehrı kusmanın acısını bılıyor musun? aklına dusmus bır soruyu yuzlerce kez cozup, her seferınde dogruyu bulduguna ınanmayı… pencere kenarından bır kedıye ımrenmeyı, saatın sesının yosmalasmıs bedenıne her carpısında zamana aldanmayı… paslı çivileri bogazından kanlı ıhtılallerle dokmeyı bılıyor musun? hıcbır sey bılmeden…
-
bil ki
Tekrar solumaktan ben de zevk almıyorum sensiz hayatın kokusunu.Bir bilen vardır elbetlerde de degilim sorularıma yanıt için.İci geçmiş bir zindan köhneliğinde oturup, küçük hayallerle sarmalarım ruhumu. Fakat çıkmam gerek içimden başka bır benle. Kim olduğumu bilmeden yeniden inanmalıyım bir şeylere. Elbet bir yol bulurum, adın her geldiğinde aklıma gülmekten vazgeçersem ya da atabilirsem dudağımdan tadını…
-
bak şimdi
yazılar yazardım oysa…düşünüp düşünüp kahrolurdum keskin cümle öbeklerinde, parçalanır savrulurdum. gece eserdi her daim içimde ağlamaklı. hafızamın her köşesine seni sığdırır, etrafa yalnızlık sızdırırdım.derli toplu konuşamam ben zaten, her yerinden kesik yemiş film şeridi gibi anlamsızlığımla avunurdum. bak şimdi, artık üç beş cümle bile etmiyorsun.
-
denzorden
gerçekten.bazen her şey çok karışık.kırışık bildiğin tüm kadınlar,aşkların ruhu yılışık.nasılsa suç bulmak kolay.anlam vermek zor bir ayrılığa,zordolanıp durmak umutsuzluğun aynasında,renksiz bir geceye yaslamak sırtını. gerçekten…
-
her şey aynı
zıt anlamları barındıran kelimeleri bir araya getirerek oluşturulmaya çalışılan ironiklikle yaratılan farklı anlamlar, bir köke ve karaktere sahip olmalıdır. o zaman bir değer ihtiva etmeleri mümkündür. yıkılan duvar değil, duvarı yıkan rüzgar olmak mesele. yoksa her sözünüz, beşeriyet içinde kaybolup gidecektir. güç odur ki, kanına karışsın, ruhuna işlesin. kelimenin gücü, ardına bakmaksızın ilerleyen bir yolculuğun…
-
içine çekingen
şimdi size gözlerimi açar açmaz bir şeyler yazmaya basladığımı anlatmak isterdim fakat durum daha farklı gelişti elbette.böyle gereksiz bir girişle nerelere kadar gidebilir ki insan diye düşünüyorum şimdi de ama anlatacağım.uyandım,lodosun çığlığı kemiklerimi titretmişti,geceden okuyarak uyumaya çalıştığım kıtap göğsümün üzerinde duruyordu.yok hayır o sahne yaşanmadı ama hep istiyorum o kıtap artık benım göğsümde de uyansın.benım…
-
nesterentekomandayu
bak şimdi,bir şehir boşalacak soluklarına,nefesinin tam ortasına.kıpkırmızı bir din yaratacak sana insanoğlu.tutup boynundan ufkunu sallayacak ağır ağır.kelime kelime kaçacak ihbar yollarına.teninde resmi şeytanın senden habersiz çizilmiş olacak ve masumluğunu coktan yitirmış olacak dünya.küçük çelimsiz ellerinle tek başına kalacaksın,içine çekmiş gözlerin,geninde ruhuna tecavüz edilmiş bir ırkın yolcusu olarakkalarantaudemasta.nesterentekomandayu .
-
Dan dara Dan dara DaN
kuralları mı varmış insan olmanın.zaten parmaklarım buz tuttmuş.ama sıcak bır hava var dısarda,yani öyle söylenebilir.. hıc ardına bakmadan yurunen yollar vardır,göz kırpmadan burnunun dikine…öylesine dikkatli ve şiddetli.nefesini tutup hayatı bir anda suyun dibinde, içine çektiğin havayı soluyucak kadar hızlı, yoğun ve acımasız yaşamak istercesine.ya da ardı ardına sıralanan kelimelerin anlamını toparlarken,gelecek cümlelerin hayalini kurmanın hazzını,iliklerine…
-
dört köşe yalnızlık
yalnızlığın dört köşesiyim. ilk köşem çaresizlik. artık, kabullenilmiş bir hayatın yük treni gibi her durakta rastlantısal gözyaşlarını toplayarak devam ediyorum bir çukur istasyona. dur durak yok. bazen el sallayan küçük yüzler görüyorum terk edilmiş kasabalardan ve arada bir de raylardan gelen seslerden melodiler oluşturabiliyorum kendime. hepsi bu. ikinci köşem tükenmişlik. eriyip bitmiş bir mumun bulanık…
-
yoksun
tutarsız iklimin biçimsiz çocuğu, haykır olanı biteni artık. sök at içinden acı katranını. iadesini bekleme aşkının, gidenin ellerinde zamansız bir bomba gibi kalsın bırak. karmaşıklığında zihninin, çözümsüz sorulara inat, arama tahtını. herkesin anlayacağı dilde sev.
-
karanlık
karanlık diz çöktürdü.şimdi burda butun nefesını duyabılırsınız hayatın.ensenizin kökünde bir ağaç,burnunuzun dibinde koca deniz var.ve sonbahar üstüne üstlük.rengi bile bir acayip bu karanlığın.serin, yeşil yapraklı deniz kokusunu,gece mırıltısını,küçük heyecanlı titreyişini her an hissedebilirsiniz…avuç içlerinizde şehvet,göz bebeklerinizde acı kaldıysa hala hiçbir zorluk yaşamazsınız.karanlık diyerek ürkmenin anlamı yok,zamanla alışıyor gözleri insanın.
-
pamuklu pastel boya
bir şehrin iki kapısı, sürgün suların melodisinde. gökyüzü karanlık, fikirler ama.. çaresiz tutunulmuş bir çiçek bahçesi, ve bekleyişler… sarmalanan inançlar çilesi, gözle görünür bir yalnızlık, bir ötekisinin korkusu, ve zaman… iki kapısı amansız bekleyiş, ver aklını birine, sor diğerine. uçurum gözlerinden ağlama düşersin, doğurgan teninde bekleme asla, çepeçevre tekerler seni kelimeleriyle, bir ucu düşkün, bir…
-
şimdinin katili
içim sıcak,dışım soğuk savaş. kırık dökük köprülerde cirit atıyorum yalnızlığa sırtımda onca düşün ağırlığı… düşün, onca ağırlığı sırtımda taşırken, paslı bir silahın tetanozuyum üstelik, kanı bozuk bir katilin,hayalini yaşıyorum… biri almış benim yarınımı, bugünümde vuruyor suratıma. üstüne kusuyorum şimdinin, bedeni gazi,ruhu şehit adamı yaşıyorum.
-
BİLMECE
sabaha kadar şiir yazasım var çocuk, anlamını sorgulayana inat. biçimsiz şekiller çizesim var camın buğusuna. ne bileyim, suyun tortusuna,kedinin korkusuna, ruhsuz kafatasına yazasım var işte. kim ki burda fikrimi sorgular, anlam katarsa anlamıma, düşecektir zaman çukuruna. şiir nedir diye sormam ben, yazarım içimi, ve susar dururum öylece. sen şiir demezsin belki, o zaman, olsun sana…
-
Dipsiz
Yüzüme kokun çarptı,böldü beni mevsimlere… Dipsiz çukurların yoluna sürükledi, sözlerimle tırmalayıp durdum duvarları. Kabuğum soyuldu sandım hep, her seferinde yeni biçimsizliklere gebe kaldım. Durdum, soğuk, kurak rüzgarların içinde, kalıbıma boşluk, fikrime serseri mayınlar aradım. Kulakları ama,gözleri dilsiz,dudakları sağır insanlar hortladı içimden. Kustu içim içime yalnızlığı, sayfalarca seni kokladı, atladı biri rüyamın üzerinden,uykularım kısa kaldı. Ve…
-
HEDE HÖDÖ
Gördüğümüz ya da gördüğümüzü sandığımız ”şey”lerin tespit ve tahlili,yani onu algılayışımız ve bu durumdan çıkarabileceğimiz sonuçlara giden yol,bizim en hakiki değerimizdir.Günümüzün en büyük sorunlarından biri ise,tespitlerin akıl çerçevesinden çıkacak derecede bir bedbahtlık içine düşmüş olması ve bu durumun neticesinde yapılan tahlillerden çıkan sonuçların hiçbir şekilde doğruya ulaşamamasıdır.Öyle ki,bir problemde eğer soru yanlış sorulmuş ise siz…
-
dil
fikrimin yolları benim sözümde bozuk, perdesi güneşe kapalı pencere. kursam cümleleri bir bir olmaz,soğuk, birbirine girmeli her hece. dil sudur,hayattır, karanlık gecede gözlere nur, girdimi akla inattır. kimine açıktır yolları,kimine sur aç kalırım değişmezse ahengi, zaten değişmeyen şey bayattır.
-
yak
işte böyle çocuk benim yalnızlığım.kendimi sır gibi saklarım hep.ardı arkası yok artık hiçbir şeyin.böylece bir köşede bekler dururum.ne umudum ne hayalim kaldı.bana kalsa üç beş kelimeyle anlatır bırakırım hayatı.öyle uzun uzun anlatacaklarım yok.ipi çekilmiş mum gibiyim,dün yanmış,bugün biçimsizce erimiş kalmışım öyle.hep böyle kalırmıyım diye düşünmeleri de geçtim satır satır.şiir şiir haykırdım,sayfa sayfa bağırdım… bir dirhem…
-
MEKTUP
bu mektubu sana yazmıyorum. kime yazdığımı ve neden yazdığımı sorgulamaktan da acizim. yalanla başlayan bir mektup oldu bu.sorgulamaktan aciz değilim, sadece söylemekte acizim.söylemekte ile söylemekten arasındaki farkın da farkındayım.bu gibi şeyler geliyor aklıma.mektup adabım yok benim.çünkü herhangi bir mektup yazmadım,almadım.yazık mı bana acaba.ben öyle düşünmüyorum.olan olmuş mukabilinden kaçıveriyorum sayfayı hemen bembeyaz.dilin içinde boş boş geziniyorum…
-
TUT Kİ
Tut ki bitti gece, en hızlı yerinde içinin,içimizde paçavra düş, kanlar içinde.. Kulağında korkulu ses, dudağımdan dudağına ebedi kafes. Tut ki bitti hece, en güzel yerinde şiirin,gölgemizde tavrı düşmüş yüz, sisler içinde… Teninde sıcak nefes, ruhunda nutku nutkumun.
-
ölsen de koklasam
bilmem ki nasıl anlatmalı kelimelerle nasıl anlamlandırmalı… simdi pencereden ılık bir rüzgar vurdu yüzüme yine seni hatırlattı büklüm büklüm duran bu sayfayı. hani dedim bir günlükmüşcesine yazmalıyım durmadan durmaksızın sana aktıgını bildigim satırları, gökyüzünden sana bırakılacak bır sihir gibi belkide. ben olmam icin, olabilmem icin karsında koşmalıyım cümlelerce sana. her nokta yeni bir hayal doğurmalı,…
-
yalan
herşey güzel giderken sorun yoktu da,işler zorlaşmaya başalayınca ne oldu?yani ne değişti.biz mi değiştik?bu acıyı yaşamanın bedeli mi ayrılık?ya da bir ayrılık bu kadar acı eder mi? hiç anlayamıyorum olup biteni.o kadar zamanı içiçe sarmala,karıştır birbirine,sorgusuz sualsiz şen kahkahalarla.sonra içinden çıkar kopmuş iki iplik parçasını ve bunlar gibi kopan yerlerden bahset bana.ve sonra koca bir…
-
böğürtlen ve dantel
az önce böğrümden kopan gelen bir yazı yazdım.şimdi biraz saçmalama zamanı.’böğrümden’ olmadı orda zaten.başlıyorum o zaman… az önce böğürtlen kokan bahçelerden bir çiçek aldım.güneşin en güzel ışığından almak için açmış renklerini.tiril tiril okul çocuğu gibi temiz,annemin ince tığlarla ördüğü danteller gibi narin.bide onu kolalıyosun filan dimdik oluyo,taş gibi.ılkokuldaki yakalara da kola iyi gider.bi de kapkara…
-
acıksız
günün yorgunluğunu üstüne boşaltmak zorundayım.üzgünüm.bence sende bundan faydalanmaya bak.görülüyor ki yazıya başlarken ne kadar acıklı yazacağım dersem o kadar acıksız oluyor.nedendir bende anlamadım.acaba üzerimdeki acık artık yavaş yavaş kendini yok mu ediyor.hayır ama o benimdi.hep beraber kalacıktık.saf yalın halimi bir tek o bilecektı.kurutulmuş meyve tabağı gibiyim şimdilerde.çerez niyetine hayat,hem tatlı hem renkli hemde sert ve…
-
Temasız
Bir kaç şey biliyorum. Islak kadın kokusu mesela… Akşam üstü sonrası,güneşi çekmiş bir ten ıslandıkça sarsar içimi. Gece yarısı öncesi yada sardıkça odamı, esner gölgelerin biçimi. Ters düz her şey, yokken sen, Değişecek elbet dediklerin hala diğer parçam, Uçuklamış şehir acısı gibi uzaklığın. Bir kaç şey biliyorum ama, Bir çok şey ödüyorum.
-
LİMİTSİZ KONTROL
hiç umulmadık şeylerin adamı değilim.öyle olmayı da istemezdim.istediğim şey belliydi.birazcık huzur,birazcık aşk sevgi zart zurt artık neyse işte ondan,sağlık sıhhat filan işte birde.bu gidişte birde arkadaş.sorun ne zaman başladı dersek hepsini elde ettiğim zaman işte.karıştı her şey birbirine.nedensizliklerim kalktı ortadan sanki,karıştı kimliksizliğim birbirine.tutunamadım işte ne bileyim hepsi olursa kalırım sandım dimdik.kıskandım işte ne yapabilirim.saçmaladım,örseledim meğer…
-
Bende sınırlanan ruh hastası
Neye çatsam anlamsız bugünlerde.Tamamen bana ait bir yalnızlık bu.İç sorgulamalarımın dönüm noktalarından biri.Biri daha diyelim. İnsan, üzerinde ilmek ilmek işlenen bu hissi artık soluklarında hisseder,kan akar ihtimal…Ya burnunuzdan gelir oluk oluk,ya da ciğerlerinize çökmüştür pıhtısı.Ya verem olup gidersin,ya da beynini törpüler ağır ağır zaman.Pervasız bakarsın etrafa,anlamsız.Hayasızlaştıkça fikirlerin,hayalsizleşirsin. Tüm bunların acaba bir anlamı var mıdır?Şimdi herhangi…
-
YAZ
Derisi yüzülmüş bir bahar geçti gitti.Sabahın ilk sesleri kargalar,kumru uğultuları ve bilgisayar.Kediler yok bugün, yeşil etekli kadın gelmemiş besbelli.Bir de martılar…Zaten köprüde balıklar üçer beşer sallanıyor gümüş gümüş.Gemiye atlayıp martılara simit atmanın vakti geldi de geçiyor.Şu iskeleye gidip martılarla kalkan bir gemiyi yakalamak lazım.Artık Üsküdar,Kadıköy farketmez.Aslında Burgaz’ın tepesine şöyle bir yürümekte ne güzel olur.Tepede çıkar…
-
kahve’
bir kahve yapayım kendime. sonra da oturur bir şeyler yazarım diye düşünüyorum. aslında yazı yazmak için tek eksik şey kahve. ya da şimdilik öyle. az sonra kahveyle birlikte oturttuğumda başına, yeni şeyler isteyecek bünyelere sahibiz oysa. hem ben ne oturmasından bahsediyorsam , anlayamadım ki. ev oturması gibi bir şey canım. hani derler ya ev oturmasına…
-
kahve
şimdi acaba klavyede yazarken noktadan sonra cumleye buyuk harfle baslamakla,kalem kagıtta aynı ıslemı yapmak arasında zaman farkı var mıdır.yanı bılemıyorum.bu konuyu dusunesım geldı.kendı adıma konusmam gerekırse ki gerekır.ne kadar sacmaymış lan o.kendı adıma konusmam gerekırse.tabı bılemıyorum ınsanlar bu cumleyı cumle ıcınde kullanabılırler ama boyle bır cumleyı kurabılecek bır ortam yasamadım hiç dersem,bu sadece hatırlayamadığımdandır.bence yani,…
-
?
Kanı bozuk şehir, Sihri kırılmış bilge, Dili kemikleşmiş beden. Sarpa saran kokusu etrafı ihanetin, Anlam bütünlüğünü kaybetmiş kadın. Tadı kaçık şiir, Zehri akan dillerde. Ehli vurulmuş fikir,
-
şehir
Teni,kızgın bıçaklarla delik deşik, Sıcak kan kokusu sokaklarda. İğfal edilmiş insanların buharı gökyüzü. Sorular ama,cevaplar yitik, Yollar karmaşık,ışıklar bitik. Fikri yeraltında sıçan, Zikri yeryüzünde köstebek. Oyunun kurbanı şehir.
-
dengesiz
Kimsenin tanıyamadığı kadar bende tanıyamıyorum kendimi.Olur olmaz soruların eşiğinde takılıp kalıyorum zamanlarca.Bir dokunuştan uzak,ifadesiz bir haykırış gibi susakalıyorum.Susa susuyorum sonra kızıp susa.Böyle sürüp gidiyor,algıdaki serzeniş.Uzun uzun birseyler anlatmak istiyorum oysa kelimelerle,bir bakmışsın odamdakı duvara kusuyorum pastel renklerle.Ya da tamam şimdi oldu diyorum bir an,bir bakmışım ellerimde enstruman.Sesler çıkıyor içli dışlı gereksiz.Görüyorum ki en sevdiğim şey…
-
Biri
Bak şimdi bir daha deniyorum diğer heyecanlardan bağımsız.Her zaman ki gibi,hep yaptığım gibi.Her şey de olduğu gibi tekrar dene… Tekrar deneyiniz,lütfen bekleyiniz… Biri bizimle çok fena takılıyor ama…
-
anlık
Bir de bir masal vardı.Şimdi tam olarak hatırlamıyorum ama.Bu yüzden masal fikrinden vazgeçiyorum.Hem masallara inanmayız ki biz.Öyle hani kendimizi çizgifilm kahramanı filan da zannetmeyiz.Walt Disney’inde ne bok olduğunu biliyoruz,Hollywood’un da.Zaten kafamız karışık onlarca yıldır,bir de rengarenk şeyler çıkarmayın başımıza diyebiliyoruz. Bu yüzden konumuz yok.Bu da bitti. Düşünüyorum da birşeyler yazmaya karar verme süreciyle kelimelerin karışmaya…
-
kalıcı
Ne mutlu bana bugün bu yerde.öylesine masum,sakin,bir köşeye çekilmiş susabiliyorum sessizce. Kurabiliyorum en nihayetinde birkaç basit cümleyi. Seslendirebildiklerimin gizli gücünü burda hissedebiliyorum.ağdalı bir bacağı ağdalı bir cümleye tercih ediyorum.
-
ihtimal
Şimdi parampörçük bölükparça bir… Bir dipçik yarası suratımda,kanlı derin bir yarık ve suretimde beklediğim ihtilal.
-
küt
gün gelir işte çatar kapına.ne olduğunu anlayamazsın bile.parmakuçlarına kadar düşmüştür artık bu acı.ulan yine mi acı diyorum kendime ama.bir çıkar yol bulamıyorum.bunu seviyorum.pul pul dökülen tenimi her gün temizlemeyi.evet temizleyerek saklanır acılar.siz hiç tozu alınmamış bir kütüphaneyle ,tozu alnmış kütüphaneyi bir tutabilir misiniz?belki… ama ben kesinlikle tutamam.gerçi şu güne dek bir kütüphanem de olmadı ya.belki……
-
ah ya
biraz kendimde gibiyim şimdilerde.alımsız sade bir iççekişten ibaretim.durgun,belkide bir kuyu,karanlık,uçsuz bıçaksız. zaman düşüyor işte sen koştukça.ya da kaçıyor işte,her neyse,her kimdeyse neyse bileniyorum. evet anlaşıldığı üzre böyle saçma sapık kelimelerle bir yere varılamıyor. o zaman en iyisi durmak,en kötüsü de elektrik bence. pek azımsanacak sayıda bir içkaçış değil bu aslına.hareket halinde herşey şey ve ihtimaller…
-
kadın ‘
karmakarısık sehrin ortasında adeta, ilmik ilmik örülmüş sorularla karışık, kimdi kadın bu yok olmuşluğuyla. kanla karısık bahardı sanki… yazları sıcak,kışları kurak bır iklımi vardı besbelli ağladığı yer kadar yandıgı yer vardı. kimdi kadın… ölüm sarhoşluğuyla masum kelime, duvarlarında küfler vardı.. ben unutuldukca hikayemde, o hergun doğan kahramandı…
-
kadın
karmakırışık bir perde gibi, aglayan pencerelerde kadın. en yakınında korur kendını senden, en sonuna kadar gelir yolun, en görmedigini koyar gizli kutusuna, ve öylece geçer karşına durur… saçmasarmaşık karmakarmaşıktır dilleri kücük elleriyle büyük darbeler vurur, ve dünmüşsün gibi bakar yüzüne kendi yarınından, cok geçmez bir zamana unutur
-
bir o kadar da
bir o kadar da yalnızım şimdi,balta girmemiş ormanlara inat…ben sadece hüzünlü gri bir aksamı bekliyorum.sıcak şarap birazda hayal.birseylerden kurtulmak icin degıl yada yeni anlamlar yüklemek değil gayem buruşup fırlatılmış karalamalarıma.dengesini bulmakta değil inanıp inanmamanın.ben sadece bır düş gözlüyorum,kendime inat bir dille,bile bile süzüyorum zamanın tortularını.mayhos, buruk , biraz da acı… bir o kadar da ne…
-
pekte üzülecek bir şey yokmuş
evet ınsan uzulunce etraf bayagılasıyor.hanı masadakı mumun durus seklıyle,ısıgın losluk derecesi yıne aynı ama garıp bır kokusu,derın bır korkusu var durumun…gunluk yazılar gıbı sıra sıra cuvallarca bosluk yıne etraf.ınsanların yuzleri hep aynı. birbirimıze yerlestırdigimiz hüzünlü yüzlerimizi kimse tanıyamaz halde zaten. evet baktıkca etrafa pekte bir farkım yokmus diyebiliyorum.herkez benim kadar yasamıs gibi sanki ayrılıkları…kendince… neresi…
-
hayat
beklemiştim oysa,inanmıştım gelecegine.etrafta kelebekler gormeye de baslamıştım.tutup çekıcekti beni bir karadelikten içeri ,paralel evrenlere.. seçtiğim gün kendim için en güzel ölümü,boğazıma iplerini geçirmiş ve asmısştır beni çürük dalına hayat…ve yüzüstü yapıştırmıştır tekrar hayallere,korkulara,aşklara…
-
Eyjafjallajokull
Toz bulutu,kül yığını şimdi gökyüzü.ağır yanık ve birinci dereceden tanık bedenim sensizliğe.tenim başka ellerde terliyor.her gece eriyor,akıp gidiyor başka içlere.bıraktığın hiçlere inanıyor şimdi.dilim baska dillere dönüyor.ne bir anlamı var artık aynadaki aksimin,ne de bir şekli gölgemin.sen gittikçe şehir yeni duvarlar örüyor ve yeni şekiller veriyor ruhsuz bedenime hayat.
-
oysa
Yaz bildiğin sevgileri bir kenara… uçuklamış baharlar gibi ısırdıkça acınan.ki acı sende silinmişliğine bir masaldan. hangi günün ne önemi var oysa,sen yatıştırıyorsan gecemi sonunda yokluğunla. ve herhangi bir tarifsizliğini yüklemeye gerek yok hiçbir aşkın. gitin hiçbirsey bırakmadan.yalnızlıgıma kadar aldın beni. oysa,küçük, birkaç adım uzakta ve hatta tadı damağımda kadar yakın herşey..
-
infaz
Sus pus olmus ,gölgelerce sarılmıs,katıksız,anlamsız bir boşlugum artık.çiçeklerın rengi,kokusu,günesın topraktaki sıcağı kadar gercek artık yokluğun.içinde artık yokluğunun bosluğum.süzülüp giden tenimden agır agır,karstıkca gökyuzünün herhangi bır yerine,kactıkca içimden,hapsettıgım yerlerimden sızdıkca gerceklere,biraz daha ölüyorum. agır agır…acımasızca infazım…yasıyorum kendi başıma ve kendi istegimle…
-
misal,sual,hayal
anlamsızca heyecanlanırım..sonuçlar elde ederim bir anda nedenlerime.öyle heyecanlıdır bir bilseniz.ılık yaz rüzgarı gibi.dokunur ta teninize kadar yumuşacık,ağır ,huzurlu, yoğun.. misal… gidip gelır bazen dokunaklı anlamlarla.içtençekişli motor gibi hızlandırır bir anda.kanda dolasım,ruhta alaşım, şuurda karışım başlar.maksat ayrısmak degıl karısmak.bu yuzdendır ki sevdiğimin bana karısma demesıne dayanamam,ne demek karısma. sual… oysa ki yoktur artık dokunmak.kalıplasmıs hezeyan.katı, küflü,…
-
düş-ük
düşlerim döküldü… halbuki çok iyi bakmıştım onlara,hiçbirini uzun yolculuklara çıkarmadım…olduysa da,kırılacak eşyaların içinde olurlardı hep.sımsıkı sarmalar en sağlam yerine koyardım karanlık kutuların… kokusunu bilir misiniz düşlerin mesela,rengini,tadını yada… hani bazen bir sokak vardır ya çocukluğunuzdan kalma,yada ilk dokunduğunuz yerdir aşka.oraların kokusu gibi…ayakların titrer yürürken,her nefes alışında takılıp kalan iççekişler boğazında. rengi hep sana kalır…tadı da,…
-
aşk
tende rengi soğuk ,soluk. nefesi ölüm yatağında boğuk senfoni içi geçmiş bir şehir gibi donuk, anlam tekrarı ,fakir şiiri… gölgesi kanlı kukla kendisi hiçin piçi…
-
mukadderat
bir bir biçimlenıyorum pençelerinde sehrin, pencerelerinde uzun umutsuz şiirin… oysa yalnızlık çeker canım, yada kırk gece girsem karanlıga, düşlerimde pırıl pırıl gökyüzü, nehrin şarkısı rüzgarın ruhu tek tek dolassa sicim sicim içimde ve … güzel şeyler yazmak gelmiyor içimden, garip bir şey kokuyor cümleler, hiçbirşey anlayamayan ve anlatamayan hamleler… genetiği bozulmuş sanat dili geçmiş bayat…
-
Karmaşık
insan konuşabildiğini sanır.seslere dönüştürebildiğini evrendeki hislerini.düşündüğü onca gereksiz şey üzerinden zıplayabileceğine inanır gerçeğe.bu güruha kapılıp gitmekteyiz. zaman,şimdiki ,geçmiş,geniş vs. … nasıl adlandırırsanız adlandırın,nasıl çekimlendirirseniz çekimlendirin,o daima hareketlidir.ve hareketinin içinde siz ancak uyum gösterirseniz daha iyi görebilir,duyabilir,hissedebilirsiniz. böyle çok bilmiş havalarda konusma hakkını nerden buluyorum diye sordum bir an kendime.o da dedi ki: öyle bir hakkın…